No.381 - Yalandan kim mi ölmüş – göreceğiz!

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Irak’ın “kendi kendini yönetmesi” yolunda ilk adımın atıldığını söylüyor BBC-- birinci haberinde. Iraklılardan oluşan ve çeşitli toplum katmanlarını, dini ve etnik grupları, vesaireyi “temsil eden” bir yönetim konseyi kurulmuş; ülkenin yeni anayasasını da bu heyet-i muhterem yapacakmış. Şimdi, koskoca BBC’ye lâf söylemek elbette bize düşmez; ama, bunun bir “yalan” olduğunu söylemek de boynumuzun borcu bir yandan. Aynı haberde bu 25 üyenin işgalci kuvvetler tarafından seçildiğini, AB öncülüğündeki “koalisyon”un son sözü söyleme hakkını, yani vetoyu elinde bulundurduğunu açık açık yazıyorlar çünkü. Tanım gereği böyle birşey olamaz ki: Başka ülkelerin atadığı insanların kendi ülkelerini yönettiğini söylemek, mantık açısından abes olur; abesi haber diye yazmak da yalan olur. Bize siyaset bilimi ve anayasa derslerinde böyle okutmuşlardı. Bütün dünyanın saygın siyaset bilimcileri, örneğin Benjamin Barber’ın geçenlerde açık-seçik yazdığı gibi, bir ülkenin başka bir ülkeyi demokratikleştirmesinin imkânsız olduğunu kimbilir kaçbin öğrenciye öğretmiş olmalı. (The Guardian, 29 Haziran 2003)

 

ABD’nin efsanevî gazetecisi Izzy Stone’un tüm öğrencilerine ilk dersinin ilk cümlesinde söylediği de keza: Bütün hükûmetler yalan söyler.

Atlantik okyanusunun iki yanında artık gazeteler çatır çatır yazmaya başladı: Yalan söyleniyor. Durmadan yalan söyleniyor.

 

Britanya’dan Glen Rgwala ve Raymond Whitaker, binbir türlü yalan konusunda mükemmel bir derlemeyi The Independent’ta manşete taşıdılar: “Savaş Hakkında 20 Yalan: Abartmadan Düpedüz Gerçekdışılığa Uzanan Sahte Bilgiler Savaş Davası İçin Kullanıldı. Savaşın Sonrasında Yeni Yalanlar Söyleniyor”. (13 Temmuz 2003). ABD’den William Rivers Pitt, Amerika’dan “Bay Bush Siz Bir Yalancısınız” başlığı altında benzeri bir derleme yapıyordu. www.informationclearinghouse.info/article4061.htm

 

Irak’ın 11 Eylül’den sorumlu olduğu Amerikan ve İngiliz liderlerince söylendi. Tümüyle yalanlandı.Irak’la El Kaide’nin işbirliği yaptığı söylendi. Hiçbir bağlantı çıkmadı.Irak’ın Afrika’dan malzeme alıp nükleer silâh yapacağı söylendi. ABD sorumlu diplomatlarınca yalanlandı.Irak’ın alüminyum tüpler alıp nükleer silâh yapacağı söylendi. BM sorumluları (IAEA) tarafından yalanlandı.Irak’ın 1. Körfez savaşından kalma kimyasal ve biyolojik silahları olduğu söylendi. Bu iddialar, onları yokeden silah denetçileri tarafından bizzat ve savaştan önce yalanlandı.Irak’ın kimyasal ve biyolojik silah başlığı taşıyan füzeleri olduğu, bunların Kıbrıs’taki İngiliz askerlerini vuracağı söylendi. Füzeler bulunamadı.Saddam Hüseyin’in çiçek mikrobu ürettiği söylendi. BM yalanladı.ABD ve Britanya iddialarını denetçilerin desteklediği söylendi. Denetçilerin başı bunları yalanladı.Eski denetimlerin yetersiz kaldığı söylendi. Eski ve yeni denetçiler tarafından yalanlandı.Irak’ın denetçileri engellediği söylendi. Savaştan üç yıl önce BM Güvenlik Konseyi tarafından yalanlanmıştı.Irak’ın 45 dakika içinde bu silâhları kullanabilecek durumda olduğu söylendi. Bunu söyleyen Blair, kendi iddiasını doğrulamadı.Ağır bilgileri içeren dosya olduğu söylendi. Bu dosyanın master tezlerinden intihal edildiği ortaya çıktı.Savaşın çok kolay olacağı söylendi. Öyle olmadı.Ümmü Kasr’ın düştüğü birkaç defa ilân edildi. Ümmü Kasr daha sonra düştü.Basra’da halkın Saddam’a karşı ayaklandığı söylendi. Bunun doğru olmadığı açığa çıktı. Er Jessica’nın kahramanca dövüşüp esir düştüğü sonradan da kahramanca kurtarıldığı söylendi. Hiçbirinin doğru olmadığı ABD ordusu tarafından açıklandı.Askerlerin kimmyasal ve biyolojik silâhlara maruz kalacağı açıklandı. Bu raporların doğru olmadığı ortaya çıktı.Iraklı bilimin sanlarının soruşturmasından sonra KİS’in bulunacağı söylendi. Bu insanların sorgusundan hiçbir sonuç çıkmadı.Irak’ın petrol gelirlerinin Iraklılara gideceği, bunun BM denetiminde bir vakıfta toplanacağı söylendi. BM Güvenlik Konseyi’nden aksi yönde, yani bu gelirleri ABD ve İngiltere’nin toplaması kararı çıktı.KİS’in bulunduğu söylendi. Bulunan şeylerin balon şişirmeye yarayan cihazlar olduğu ortaya çıktı.

ABD’li savaş gazisi kıdemli silah denetçilerinin (Scott Ritter), savaş gazisi fizikçilerin (Prof. Doug Rokke), yeni silah denetçilerinin (Hans Blix, El Baradey), ABDli uzman diplomatların (Büyükelçi Joseph Wilson), CIA kıdemlilerinin (Ray McGovern), Dışigşleri Bakanlığı İstihbarat şeflerinin (Greg Thielmann), Demokrat senatörlerin (Byrd, Kennedy, Wallace), Temsilciler Meclisi üyelerinin (Jan Schakowsky), Britanya’dan kıdemli İşçi Partili Bakan ve Milletvekillerinin (Robin Cook, George Galloway, Clare Short, Mo Mowlam), artık merkez medya organlarında Time, Newsweek, Us News and World Report, New York Times, Washington Post, Guardian, The Times, The Independent, The Mirror...) ayyuka çıkan sözleri şu noktada odaklanıyor: Durmadan yalan söylendi ve durmadan yalan söyleniyor!

 

Bu yalanlar yüzünden binlerce Iraklı sivil, yüzlerce Amerikalı asker öldü, birçok uluslararası gazeteci hayatını kaybetti, tarihin en eski medeniyetinin yer aldığı topraklar ve bu medeniyetten günümüze kalan eserler yağmalandı ve uğrulandı, en eski basın ve yayın organları ağır tahribata uğradı...

 

Başkan Bush kendisini Ortadoğu’da “çoban”a benzettiğinde “yalancı çoban” hikâyesi bazılarımızın aklına gelmişti. Gerçi Başkan’ın söylediği, sığır çobanlığı ile ilgiliydi; ama şimdi bu sayısız yalanı art arda koyup düşününce, bu tuhaf oyunun gönüllü seyircileri olan bizlerin sığırdan daha ziyade koyunu andırdığımızı itiraf etmekte yarar yok mu?

 

Devamı haftaya...